Sineklerin Tanrısı - William Golding | Kitap Özeti

Sineklerin tanrısı, simgeselliği ve taşıdığı ağır, hazmetmesi pek de kolay olmayan değerle romanlığından sıyrılmış bir eser. Kitap okunduğunda dahi, anlaşılmayan birçok noktanın kalması normal. Bu yüzden bir zamanlar kitabın önsözü olarak geçen, sonralarda detaylı bir kitap özeti olduğu düşünülerek sonsöz olarak değiştirilmiş, Mîna Urgan'a ait özeti okumanızı tavsiye ederim. Çevirisi Mina Urgan'a ait herhangi bir Sineklerin Tanrısı kitabında bu özeti bulabileceğinizi düşünüyorum.

Britanyalı bir grup çocuğu atom bombasıyla birlikte gerçekleşecek büyük savaştan uzaklaştırmak amacıyla taşıyan uçağın vurulması, ve uçağın düştüğü adadaki çocukların yaşantısını konu alıyor kitap.

Kitaptaki ana karakterler şöyle :
- Ralph : Adaya düştüklerinde denizkabuğunu boru gibi öttürerek çocukları etrafına toplamış, liderlik vasfına sahip olduğunu göstererek adadaki lider seçilmiş kişidir. Zekidir, ve iyi yanı ağır basar. Ayrıca babası Deniz Kuvvetleri'nde binbaşıdır.

- Domuzcuk : Adadaki gerçek manada düşünebilen çocuktur. Ayrıca fiziksel değerlere, özelliklere diğer çocuklara nazaran daha az sahip olması ilginçtir. Şişmandır, gözleri iyi görmediğinden gözlük takmak zorundadır, astımı dolayısıyla nefes darlığı çeker, yoksul bir aileden gelmektedir. Neden tüm kötü özelliklere sahip kişinin tek düşünebilen insan olduğu düşünülesi bir şey.

- Jack : Adadaki liderlik vasfına sahip diğer kişi. Kişileri etrafında toplamak için daha zorba yöntemlere başvurabilen, liderliğini çok da iyi niyetli kullanmayan, aslında çok da kötü olmayan bir çocuk.

- Simon : Saf iyiliği gösteren karakter. Yaptığı her şey iyi olmaktan öte, saf bir temizlik taşımaktadır. İleri görüşlüdür, olayları önceden sezebilir. İsmini İsa'nın havarilerinden biri olan Simon Peter'dan aldığı söylenir.

- Roger : Simon'un tam zıttı olan karakterdir. Saf kötülüğü temsil eder. Adada kötülüğün daha aktif olduğu kitabın sonlarında etkilidir. Jack'in liderliğinin iyiye yakın olmamasının sebebi olarak görülebilir. Jack'i etkileyerek daha gaddar bir lider olmasına sebep olmuştur. Jack iyi niyetini ne zaman ortaya çıkartacak olsa, Roger devreye girip, yılanın zehirini ısırdığı yere bırakması gibi, kötülük yaymıştır etrafına.
- - -

Basitçe olaylar şu şekilde gerçekleşmektedir:

   Britanya'dan  kalkmış uçağın düşüşünün ardından, çocuklar adanın çeşitli yerlerine dağılmıştır. Ralph'in deniz kabuğuna üflemesiyle de tüm çocuklar aynı noktaya toplanmıştır. Bir lider seçme kararı alınır ve lider Ralph veya Jack'ten biri olacaktır. Her ne kadar Jack daha fazla kişi tanıyor olsa da, toplanmayı sağlayan Ralph olduğundan lider Ralph seçilir.

   Ralph önderliğinde ilk amaç, adadan kurlulmak için bir ateş yakmaktır. Bir süre devam eden ateş yakma işi, Jack'in büyükçülük oyunu ve lider olamamayı hazmedememesi yüzünden sekteye uğrar. Tam bir geminin geçişi sırasında da, yanması gereken ateş yanmamaktadır.

   Adadaki küçük çocuklar bir canavarın varlığından bahsetmeye başlarlar. Sineklerle kaplanmış, rüzgarda sallanan bu canavar her ne kadar avladıkları domuzun başı olsa da; canavar korkusunun büyüsü Jack'in çocukları etrafına toplamasını sağlamış, Simon'ın da ölümüne sebep olmuştur.

   Jack etrafında toplanan çocuklar, Roger yüzünden iyice vahşileşmiş, insanlıklarını kaybetme seviyesine gelmişlerdir. Hep düşünen karakter olan, fazlasıyla insan, domuzcuk başına atılan taş ile öldürülmüş; öldürülme sırası Ralph'e gelmiştir.

   Uzun kovalamacalar sonunda kendini yanan ormandan sahile atmayı başaran Ralph, ufukta görünen kruvazörden gelmiş bir subayı karşısında bulur.

Read more

Kibrit Çöpleri - Murathan Mungan

      
      Kibrit Çöpleri Murathan Mungan'ın Şubat 2011 de Metis Yayınlarından çıkan ve kendisinin takribi ve vasati kıpkısa öyküler olarak adlandırdığı kitabı. Kitaba başlayalı çok oldu ama bir oturuşta bitirmek istemediğim için okuma süremi uzunca bir süreye yaydım. Böylece her "an'ın" tadını iyice çıkarmış oldum.

     Kitap kısa kısa öykülerden oluşmakta. Yazarın tanımlamasına göre bunlar "An". Çünkü her bir öykü yaşamdan bir kesit içermekte. İşte bu anlar kitabın arka kapak yazısında da oldukça güzel tanımlanmış.

-arka kapaktan-
              En kısa hikaye parçasına an denir.
         Bazı anlar bütün yaşamımızı belirler
"Bütün yaşamımız" dediğimiz de o bir kaç ana bakar aslında.
   Bu yüzden yıllar sonra en çok hatırladıklarımız anlardır.
                                                                    Gerisi bulanıktır. Geçmişi anlar berraklaştırır.


-alıntılar-

       Yaralarımızı birbirimize gösterecek kadar soyunamıyorduk henüz birbirimizin yanında. Aramızda yükselen yılların kendimizle dünya arasında sertleştirdiği güvensizliğin kalın duvarlarını kolay kolay aşacağa benzemiyorduk. ....
       ..Ördüğümüz duvarın yorgunluğuyla arkasına sinip çöktüğümüz kendi güvenli bölgemizde, ötekinin atlayıp buraya gelmesini ya da tamamen çekip gitmesini bekliyorduk. Bazı hikayelerin başlaması için bir an önce bitmeleri gerekiyordu.
                                                              (Başlaması İçin ~  syf-11)

       ... Karşı tarafta uyandırdığın arzuyla kendine olan nefretini giderirsin. Bedenimiz görünen ve görünmeyen özellikleriyle bir ifade aracıdır aynı zamanda. Yalnızca soluk alıp vermeyiz, aynı zamanda içimizde birikenleri ifade ederiz bazen dilimiz, bazen bedenimizle... En somut yanımız sandığımız bedinimiz, bilinçdışımızın oyun sahasıdır aynı zamanda...
                                                             (Bedenin Bedenleri ~ syf-32)

       Sabaha karşı karşına çıkan bir yabancıya güven; o yabancı belki seni kalbinin yerlisi yapar.
                                                              (Cümleler ~ syf-35)

       ...Anımsamaya çalışırken yeniden inşa ettiği geçmişin imgelerinin bir süre dağınık düzen dolaşmasına izin veriyor. Yalnızca yazarken değil, anımsarken de insan zihninin bir şeyleri seçip elediğini, bazı şeyleri unutmayı seçtiğini biliyor. Hatırladıklarımızın, unuttuklarımızın her biri bir tercihtir; biliyor.
                                                              (Çay Bahçesi Şarkıları ~ syf-52)


        ..."Sinema neden aşk haline gelir biliyor musun?" dedi adam. "Çünkü o da tıpkı aşk gibi, insan gözünün bir aldanışı üzerine kurulmuştur. Hayal olduğunu bildiğin perdeye inanırsın bütün kalbinle... İnsan öncelikle bir aldanışa aşık olur, sonra da o aldanıştan bir hakikat yapmaya çalşır hayatına... Bazı filmler çabuk biter."
                                                              (Sinema ve Aşk ~ syf-56)

        Oyuncakların sadık bakan gözleriydi bu. Ayıların, köpeklerin, yıllar yılı hep aynı sadakatle, boncuk boncuk bakan gözleri... Çevremizin sevgi ve şefkatle olduğu kadar sadakatle de kuşatılmış olduğu çocukluğun altın yılları belki de en iyi somutlayan şey, bakışı hiç değişmeyen şey oyuncaklardı... .... Hayat bazen istemediğimiz kadar büyütürdü bizi.
                                                             (Oyuncakların Gözleri ~ syf 72)

       ....Eskiden kimi halklar ölülerin göz kapaklarına paralar, taşlar koyarlarmış uğurlarken...
Anlar bizim gözkapaklarımızda kalanlardır.
Hayatın dizinin dibine oturup hikaye söyleyenler, bizim sanatımız gökapakları için anları parlatmaktır.

                                                             (An ~ syf-92)
                         
       Birilerinin içeri sızması için aralık bırakılmış kapılar değil midir öyküler, dedi. İçine ses olarak üflenen, sayfana harf olarak düşen sır'dan parçayım belki de... Al beni bir başkasına ver. Unutma sır başkalarına vermek içindir.
                                                             (Sır Katibi ~ syf-95)
Read more