Sana Gül Bahçesi Vadetmedim - Joanne Greenberg

        Sana Gül Bahçesi Vadetmedim orjinal adı ile I Never Promised You a Rose Garden Joanne Greenberg'in genç yaşta geçirdiği akıl hastanesi deneyimini aktardığı romanıdır. Kitaplarında uzun süre Hannah Green takma adını kullanan Amerikalı yazarın  I Never Promised You a Garden Rose adlı romanı ilk olarak 1964 yılında yayımlanmış. 
       Kitabın ilk türkçe çevirisi, Nesrin Kasap'ın kaleminden ve 1989 yılında Metis Yayınlarından çıkmış. Ve en son temmuz 2010'da 18. baskısı çıkan kitabın kapak fotoğrafı da André Kertész tarafından çekilmiş.
         Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, şizofreni üzerine yazılmış, şizofreniyi anlamaya ve tanımaya hizmet eden en önemli eserlerden biri olarak kabul ediliyormuş. Kitap ilk yayımlandığı tarihlerde bir çok eleştirmen tarafından eleştirilmiş ve kitabın bir roman olarak değil bir otobiyografi olarak anılmasının doğru olacağı savunulmuş. Fakat daha sonra bir çok çevre tarafından olumlu eleştiriler alan Sana Gül Bahçesi Vadetmedim son yılların en önemli başyapıtları arasında yer almış.

         Roman çok akıcı olmasa da, kitabı okurken elimden bir an olsun bırakamadım. Benim için önemli bir zamana denk gelmesinden midir? Yoksa Deborah'ın (romanın baş kahramanı) iç dünyasının, okuduğun zamana bağlı olmaksızın seni içine almasından mıdır bilemiyorum? 
         Kitapla ilgili çok fazla konuşabilecekmişim gibi gelse de, aslında boğazımda düğüm oluşturan cümleler çok da kolay dökülmüyorlar dışarı. Bu yüzden kendi düşüncelerimden sıyrılıp, kitabın arka kapak yazısını ve okurken not aldığım bir kaç cümleyi yazmakla yetineceğim.

-arka kapaktan-
        İçine doğduğu dünyanın kurumlarıyla bağdaşmayı öğrenemeyen, iletişimsizliğin karanlığında yaşayan on altı yaşındaki bir genç kızın öyküsü...
       Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, deliliği, resmi tanımıyla akıl hastalığını anlatıyor: Deborah kimlik kavramını yitirip içine kapanmış, zengin düşlemi ve mizah duygusuyla yarattığı kendi düşsel dünyasına sığınmıştır. İki dünyanın çatışmaya başlaması, Deborah'ın akıl hastanesine "düşme"sine neden olur. Böylece hastaneleri, doktorları vb. kurumlarıyla toplumun "kurtarma operasyonu" başlayacaktır.
       Greenberg'in kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bu kitap, "akıl hastalarının gizleri" üzerine pek çok ipucu taşırken, toplumun yerleşik değer yargılarına çarpıcı bir eleştiri de getiriyor, böylece "normal" kavramını sorgulamaya götürüyor bizi.

 -alıntılar- 
        “Deliliğin ne olduğunu keşfettim.” dedi Deborah ve büyük bir korkuyla, deliliğin sınırsızlığını, gücünü ve yarattığı dehşeti hatırlayıp başını salladı. “Gerçekten olağanüstü bir şey. Evet kesinlikle olağanüstü bir şey.” 

         "İnsan kaçık olunca, kaçık bir Yahudi ya da kaçık bir putperest olmuş hiç fark etmiyor."
         
          "Tulumdayken gözüne bir saç telinin girdiği oldu mu hiç?'' diye sordu Deborah. Zaman zaman gözüne bir saç teli ya da toz girdiği zaman çektiği sıkıntılar gelmişti aklına. İnsan ellerini uzatamayınca, bu lanet olası küçük rahatsızlıklar dünyanın en büyük sorunu haline geliyordu.
"Ben kendim gözümün içindeki saç teliyim" dedi Helene sakin bir sesle, "sen de öylesin."

      “Adalet uygulanmıyorsa , namussuzluk örtbas ediliyorsa ve inançlarını koruyan insanlar acı çekiyorsa,sizin gerçekliğiniz ne işe yarıyor ?"

"Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben. Hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim. Ve hiçbir zaman huzur ya da mutluluk da vadetmedim. Sana ancak bütün bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim …”


Read more